EMİNE ERDOĞAN VE BAKAN TEKİN,

30 Mayıs 2025 21:04

Millî Eğitim Bakanlığınca hayata geçirilen Türkiye Gastronomi Liseleri Projesi, Etiler Turizm Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesinde düzenlenen programla tanıtıldı.
 
Emine Erdoğan, konuşmasında projenin her biri birer kültür elçisi olacak genç şeflerin yetişeceği bir vizyonun eseri olduğunu söyledi.
 
2021'de yayımladıkları Asırlık Türk Mutfağı kitabının uzun soluklu bir yolculuğun ilk adımı olduğunu kaydeden Emine Erdoğan, ardından ilan ettikleri Türk Mutfağı Haftası'nın binlerce yıllık kültürel hafızaya can suyu olduğunu, şimdi ise gastronomi liseleriyle bu yolculukta güçlü bir geleceğe yelken açtıklarını anlattı.
 
Emine Erdoğan, proje dolayısıyla Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin ve bakanlıktaki tüm çalışanlara yürekten teşekkürlerini iletti.
 
Anadolu'nun tarımın başladığı, ilk ekmeğin piştiği, zeytinin işlendiği bereketli topraklar olduğunu vurgulayan Emine Erdoğan, "Binlerce yıllık tarih ve eşi benzeri görülmemiş bir kültür zenginliği ile iç içe olduğumuz için ne kadar şükretsek az... Bu zenginliğin en görünür olduğu yerlerden biri de şüphesiz mutfağımızdır. Topraktan tabağa uzanan zincirin halkalarını tarih, kültür, bilim, estetik, sanat ve şifa oluşturur. Bu mirasa sahip çıkmak, onu dünyada hak ettiği konuma taşımak hepimiz için hem bir ödev hem de bir vefa borcudur." ifadelerini kullandı.
 
"Yemek, bir milletin kimliğidir"
 
Emine Erdoğan, gastronominin son yılların yükselen yıldızı olduğunu söyleyerek, "Gastronomi, turizmin ana motivasyonlarından biri hâline gelmiş, ünlü şeflerin alana yaptığı katkılarla popüler bir kariyer seçeneği olmuştur ancak bunun da ötesinde gastronomi artık devletlerin sıkça başvurduğu bir kamu diplomasisi aracıdır çünkü yemek bir milletin kimliğidir, hikâyesidir. Gastronominin, ülke algısını olumlu anlamda değiştirdiği gibi millî kültürü tanıtmada da etkin bir rol oynadığı hepimizin malumudur. Şahsen, Türkiye'nin gastronomi dünyasının kutup yıldızı olması gerektiğine yürekten inanıyorum." diye konuştu.
 
Türkiye'nin dünyaca tanınan yemekleri bulunduğunu ancak bunların koca bir derya içinde yalnızca birkaç damla olduğunu dile getiren Emine Erdoğan, "Oysa ülkemizin her bir köşesinde, yerel ürünleriyle, pişirme teknikleriyle, kültürel unsurlarıyla ayrı bir gastronomi dünyası mevcut. Anadolu'nun buğdayında, Akdeniz'in turunçlarında, Karadeniz'in fındığında, Ege'nin zeytininde sembolleşen eşsiz bir çeşitliliğe sahibiz. Üstelik bu çeşitlilik, bugün dünyanın peşinden koştuğu 'yavaş yemek' gibi, birçok akıma da cevap verebilecek niteliktedir." değerlendirmesinde bulundu.
 
"Mutfağımız başlı başına bir şifa merkezidir"
 
Emine Erdoğan, Türk mutfağının geniş yelpazesiyle vejetaryen ve vegan tercihlere kadar her ihtiyacı karşılayan reçetelere sahip olduğuna işaret ederek, "Tüm bunlara ek olarak mutfağımız başlı başına bir şifa merkezidir. Küresel sağlık göstergelerine baktığımızda, Batı tipi beslenmeye bağlı kronik hastalıkların hızla arttığını görüyoruz. İşte bu yüzden tariflerimizin sağlığa olan iyileştirici etkilerini ön plana çıkarmalıyız. Bu noktada çağın ruhunu yakalayacak yeni bir anlatı kurmanın çok önemli olduğunu düşünüyorum." dedi.
 
Bugünün dünyasında zeytinyağlıların sağlıklı olduğunu söylemenin artık yeterli olmadığını ifade eden Emine Erdoğan; bu gerçeği yenilikçi bir söylemle ortaya koymak, bir yaşam tarzı olarak sunmak, bir sağlık hareketinin lokomotif gücü yapmak gerektiğini kaydetti.
 
Emine Erdoğan, "Bilhassa sosyal medyada hayli ilgi gören 'sıfır atık mutfak' akımının yeni bir icat gibi sunulduğunu görüyoruz. Hâlbuki Amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Tek yapmamız gereken, insanları Türk mutfağının atıksız, israfsız ve sürdürülebilir bilgeliğiyle tanıştırmaktır. Sözün özü, mutfağımız her yönüyle başlı başına bir cazibe merkezi olabilecek potansiyele sahiptir. Yeter ki biz elimizdeki bu büyük gücü doğru stratejilerle dünya sahnesine çıkaralım." diye konuştu.
 
Gastronomi liselerinin önemine vurgu yapan Emine Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Kültürel mirasın korunmasının başlıca yolu, onu otantik dokusunu bozmadan yeni nesillere aktarmaktır. Bu açıdan gastronomi liseleri çok önemli bir ihtiyaca cevap verecek. Lise çağındaki gençlerimizi kelimenin tam anlamıyla işin mutfağında yetiştireceğiz. Onlara, malzemeleri bir araya getirmenin çok ötesinde bir donanım kazandıracağız. Her tarifin ardındaki coğrafyayı, coğrafi ürünleri, tarımsal üretim kapasitesini, tarihî tecrübeyi ve hikâyeyi de öğrenecekler."
 
Kimi zaman gastronominin tabaktaki lezzete indirgendiğinin altını çizen Emine Erdoğan, şunları kaydetti: Hâlbuki İç Anadolu sofralarında buğdayın serüveni saklıdır. Marmara'da kurulan sofralarda İmparatorluğun izleri ve medeniyetler etkileşiminin dinamizmi vardır. Güneydoğu Anadolu sofraları zorlu doğa koşullarının insana kattığı ustalıkla kurulur. Doğu Anadolu sofraları uzun kış hikâyelerini, sert iklimleri ve ekolojik uyumu anlatır. Akdeniz sofraları binlerce yıllık doğa ve insan etkileşiminin biyo-kültürel mirasıdır. Karadeniz sofraları bahçe kültürünün, sabrın ve kolektif emeğin özetidir. Ege sofralarının baş tacı zeytinyağına,ç acelesi olmayan doğanın sükûneti, sadeliğin derin anlamları eşlik eder."
 
"12 bin yıllık bir gastronomi hafızasından beslenecekler"
 
Emine Erdoğan, Türkiye'nin yedi bölgesinde hayata geçecek tematik gastronomi liselerinde öğrencilerin bölgelerinin tüm gastronomi unsurlarını öğreneceklerini belirterek, "Yani 12 bin yıllık bir gastronomi hafızasından beslenecekler. Hem geleceğin hünerli elleri hem de mutfağımızı küresel ölçekte hak ettiği konuma yükseltecek temsilciler olacaklar inşallah..." dedi.
 
Türk mutfağının, bedeni olduğu kadar kalbi ve ruhu da beslediğini, kapılarının manevi bir dünyaya da açıldığını vurgulayan Emine Erdoğan, "Reçetelerimiz; damakta lezzete, dilde duaya, kalpte şükre, sofrada birlik ve beraberliğe dönüşür. Çorbalar, helvalar hastalık ve ölüm gibi hayatın sert rüzgârlarını sakinleştirir. Şerbetler, pilavlar doğumların ve düğünlerin sevincini pekiştirir. Lokmalar, insanlar arasında müjdeli haberleri yayar. Adaklar, ihtiyaç sahiplerinin sofrasını şenlendirir. Tatlılar, her konuyu tatlıya bağlar" ifadelerini kullandı.
 
Dünyanın hiçbir yerinde yaşamla bu kadar iç içe geçen ve sosyal ilişkileri güçlendiren başka bir mutfak kültürü olmadığını dile getiren Emine Erdoğan, "Biz bu mirası, ancak sunduğu kültür ve inançla yoğrulmuş yaşam tarzına da vurgu yaparsak koruyabiliriz. Gastronomi liselerinden çıkacak genç şeflerin bu görevi layığıyla yerine getireceğine inancım tam." sözleriyle konuşmasını tamamladı.
 
"Bu liseler aracılığıyla kurulacak her sofra, birlikte üretmenin tasarlandığı bir alan olacak"
 
Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin ise Türkiye Gastronomi Liseleri Projesi'ne ilişkin, "Bu liseler aracılığıyla kurulacak her sofra, yalnızca yemeklerin değil; birlikte yaşamanın, birlikte düşünmenin ve birlikte üretmenin yeniden tasarlandığı bir alan olacaktır." dedi.
 
Programda konuşan Tekin, 2013-2018 yıllarında Millî Eğitim Bakanlığı Müsteşarı olarak görev yaparken Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın mesleki ve teknik Anadolu liseleri, güzel sanatlar liseleri ve spor liselerinin tematik hâle getirilmesi talimatını verdiğini anımsattı.
 
Bu kapsamda çalışmalar yaptıklarını ancak gastronomiyle ilgili başladıkları sürecin yarım kaldığını kaydeden Bakan Tekin, Emine Erdoğan'ın teşvikleri ve himayeleriyle bu projeyi de hayata geçireceklerini söyledi.
 
Bakan Tekin, Emine Erdoğan'a, Türk mutfağının kültürel derinliğini ve diplomatik nüfuzunu pratikte tezahür ettiren öngörüsü, gastronomi diplomasisini kucaklayan kapsayıcı inisiyatifleri ve eğitim alanındaki her adımlarında sergilediği duyarlılık için teşekkür etti.
 
Türkiye gastronomi liselerinin gelecek dönemde yedi bölgeye yayılarak hem kültür hem de eğitim ekseninde kalıcı bir ağ oluşturmasını temenni eden Tekin, "Bir yandan 12 bin yıllık Anadolu mutfak hafızasını bilimsel literatüre dâhil ediyor, bir yandan da bu hafızayı koruyup gelecek kuşaklara intikal ettirecek gençler yetiştirecek olan projemizi hayata geçiriyoruz." dedi.
 
Tekin, projeye dâhil edilen okullarda, gastronomiyi tarladan başlayıp sofraya kadar bir ekosistem olarak gören uygulama odaklı bir yaklaşım ortaya koyacaklarını ifade etti.
 
Bir yemeğin serüveninin toprakta başladığını; iklim, üretici, gelenek ve teknolojiyle şekillendiğini belirten Tekin, "Gastronomi liseleri bu serüveni analiz edebilen, tarımsal üretimden gıda kimyasına, tarihsel anlatılardan duyusal deneyimlere kadar tüm süreçleri sorgulayabilen bireyler yetiştirecek bir müfredata sahiptir. Bu nedenle bu liseler, sadece okul değil, aynı zamanda 'Anadolu sofraları' için bir laboratuvar, yaşayan bir bilgi ve deneyim merkezi olarak tasarlandı. Burada öğrencilere sadece 'Nasıl yapılır?' sorusunu değil, 'Neden böyle yapılır?', 'Bunun toplum için anlamı nedir?' gibi daha kadim soruları sorma becerisi kazandıracağız." diye konuştu.
 
Tekin, Türkiye gastronomi liselerinin üreticilerden yerel yönetimlere, ticari işletmelerden sivil toplum örgütlerine kadar sivil katılımlı bir model olacağını, bu çok paydaşlı yapı sayesinde öğrencilerin yalnızca akademik bilgiyle değil, aynı zamanda sektörel tecrübelerle de donatılacağını söyledi.
 
İstanbul'da Osmanlı mutfağı, Erzurum'da et ürünlerine odaklanan eğitim verilecek
 
Her biri Türkiye'nin yedi coğrafi bölgesinde konumlandırılacak bu liselerin, bulundukları bölgenin iklimsel özelliklerine, tarımsal zenginliğine ve kültürel mirasına uygun özgün alanlara odaklanacağını bildiren Tekin, İstanbul'da Osmanlı mutfağı, Antalya'da endemik bitkiler ve doğal ürünler, Gaziantep'te daha çok baklava ve geleneksel tatlılar, Konya'da buğday-ekmekçilik ve hamur işleri, Trabzon'da fındık, çikolata ve pastacılık, İzmir'de meze ve zeytinyağlılar, Erzurum'da ise et ve süt ürünleri üzerine odaklanan eğitimler verileceğini aktardı.
 
Tekin, öğrencilerin okullarda dünyanın farklı coğrafyalarından usta şeflerin katılımıyla oluşturulacak uluslararası mutfak ağı sayesinde yalnızca Anadolu mutfağına değil; aynı zamanda Fransız, İtalyan, Kore, Japon ve Latin Amerika gibi pek çok dünya mutfağına da yakından temas etme fırsatı bulacaklarını anlattı.
 
Bugünün dünyasında kültürel etkinin, yalnızca ekonomik ya da politik araçlarla değil, kültürel mirasın etkili temsili, anlatımı ve paylaşımı yoluyla da kurulduğunu ifade eden Tekin, "Dünyada artık kültürel güç, yalnızca müzelerde değil; sofralarda, menülerde, hikâyelerde ve mutfaklarda temsil edilmektedir. Türkiye'nin gastronomik birikimi, yalnızca tariflerden ibaret değildir. Bu hafıza, aynı zamanda 12 bin yıldır Anadolu'da yaşamış medeniyetlerin doğayla, toplumla, emekle ve zamanla kurduğu ilişkinin en rafine göstergelerinden biridir. Gastronomi liseleri, bu bağlamda Türkiye'nin kültürel diplomasisinin taşıyıcı kolonlarından biri olma potansiyelini barındırmaktadır." şeklinde konuştu.
 
Bakan Tekin, gastronomi liselerinin özelliklerine dikkati çekerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
 
"Bu liseler yalnızca bölgesel tatları tanıtmakla kalmayacak; bu tatların taşıdığı tarihsel, ekolojik ve sosyolojik anlamları da derinlemesine analiz edecek bir eğitim anlayışı sunacaktır. Böylece Türkiye'nin gastronomi diplomasisi, yemek tariflerinin ötesinde, bir düşünce sistemi ve anlatı stratejisi olarak işleyecektir. Türk mutfağı, yalnızca damak tadına hitap eden bir unsur değil; bir kimlik, kültür ve toplumsal hafızanın gelecek kuşaklara taşındığı küresel bir sahnede yeniden tanımlanacaktır. Bu çerçevede gastronomi liseleri, Türkiye'yi yalnızca 'lezzetli yemekler ülkesi' olarak değil, aynı zamanda 'anlam, hikaye ve etik üreten bir mutfak kültürü ülkesi' olarak dünyaya tanıtmış olacaktır."
 
Proje, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli'nin tamamlayıcı unsuru
 
Türkiye gastronomi liselerinin, toplumsal dayanışmayı pekiştiren bir yapı ve evrensel değerler üreten bir vizyon sunduğunu vurgulayan Tekin, "Bu liseler aracılığıyla kurulacak her sofra, yalnızca yemeklerin değil, birlikte yaşamanın, birlikte düşünmenin ve birlikte üretmenin yeniden tasarlandığı bir alan olacaktır çünkü bu proje yalnızca gastronomi eğitimi değil, aynı zamanda birlikte yaşama kültürünün korunduğu bir gelecek tasarımıdır." dedi.
 
Tekin, Türkiye'nin sahip olduğu değerleri sadece geçmişin mirası olarak değil, geleceği kuran stratejik kaynaklar olarak da değerlendirdiğinin altını çizerek, şunları kaydetti:
 
"Bu proje, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ile başlattığımız kendi öz değerlerine bağlı, geleceğe güvenle bakan öğrenci profili tasarımımızın tamamlayıcı bir unsurudur aynı zamanda. Okullarımızda 'görgü ve nezaket kuralları', 'adabımuaşeret' ve 'temel yaşam becerileri' dersleriyle başlattığımız sürecin bir devamı niteliğindedir. Bu liseler, yalnızca Türk mutfağını temsil eden değil; dünya mutfağına yön verebilecek, geçmişini bilen, sıfır atık yaklaşımını içselleştirmiş, geleceği öngörebilen, birden fazla dili akıcı şekilde konuşabilen, ileri düzey mutfak tekniklerine hâkim, yaptığı işin ekonomik boyutunun farkında olan ve sanatsal-entelektüel donanımını tamamlamış genç bireyler yetiştirecektir. Tüm bu çabanın temelinde ise Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Türkiye'de eğitim alanında atılan devasa adımların katkısı kuşkusuz çok önemlidir."
 
Bakan Tekin, Erdoğan'a Osmanlı mutfağından hediye takdim etti
 
Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Emine Erdoğan'a, 1904 yılında Osmanlı Sarayında misafirler için hazırlanan yemeğin İngilizce ve Osmanlıca yazılmış menüsünü armağan etti.
 
Ardından Emine Erdoğan, Millî Eğitim Bakanı Tekin, Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, proje yöneticileri, gastronomi araştırmacıları, şefler, sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve lise öğrencisi şef adaylarının yer aldığı toplu aile fotoğrafı çekildi.
 
Emine Erdoğan, tanıtım programının yapıldığı alanda kurulan Gastronomi Tarihi, Anne Reçeteleri, Yedi Bölge Yedi Okul ile Gastronomi Liseleri Şef Kıyafetleri Sergileri'ni Millî Eğitim Bakanı Tekin ve şef Ömür Akkor'la birlikte gezdi.

İlgili Fotoğraflar